USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Köşe Yazısı

Hasan Hüseyin Dokuzlu: Çarşı Esnafı, Eski Muhtar (Dokuzlu Ailesi-III)

22-03-2024 17:32

Hasan Hüseyin Dokuzlu: Çarşı Esnafı, Eski Muhtar (Dokuzlu Ailesi-III)

Zeybek Haber Gazetesinin Aydın’a İz Bırakanlar adlı Köşemde, Her zaman dik duruşlarıyla adlarından söz ettiren Aydın’ın güzide ailelerinden Dokuzlu ailesinin yaşam öyküsünün I ve II. Bölümleri yayınlanmıştı. Dokuzlu Ailesinin yaşam öyküsüne III. Bölümüne kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Çocukluğumuzun Hasanefendi Mahallesi;   

Benim çocukluğumun tamamı Hasanefendi Mahallesinde geçti. Mahallemizle ilgili nostalji yapıp eskiye gidersek Aydındaki eski yazlık sinemaların bir çoğu Hasanefendi mahallesindeydi. Mesela yazlık Saray Sineması şu anki Konaklı dershanesi (kız Yurdu)’nin sokağından aşağı doğru inince Merhum Kurmay Albay Hilmi Aydınçer’in evinin bahçesinde idi. Bizler ailecek o sinemaya çok gittik. Eskiden insanlarda yazlık sinema kültürü vardı. Evlerde Televizyonlar yokken akşamları vakitlerini nasıl geçireceklerdi Tabi ki Sinemalara, Tiyatrolara, aile çay bahçelerine giderek. Bu nedenle bahsettiğim yerler çok güzel eğlence yerleriydi. Sinemalardan devam edersek şu anki Sağlık Yüksek Okulu (eski Sağlık Koleji) bahçesinin köşe tarafında Bahçe sineması, Lale Pasajının olduğu yerde Lale Sineması, Otel Orhanın bitişiğindeki Altınel Pasajının yerinde Melek Sineması, yani nerdeyse iki sokak, üç sokak arayla bir yazlık sinema vardı.

Hasanefendi ’deki komşularımıza gelince;

Karşı komşularımız yıllarca çok uzun süre yani benim yaşamım boyunca bize komşu oldular. Bazılarından bahsedersem bir Haydar Öğretmen vardı, zannedersem Güzelhisar Okulunun Müdürü idi, birde eşi Fatma Öğretmen. Fatma Öğretmen aynı zamanda hem babamın öğretmeni hem de ablamın öğretmenliğini yapmıştı. Fatma Öğretmeni, 3-5 sene gibi yakın bir tarihte kaybettik. Onların evinin biraz ilerisinde Şu an Fuat Şahin Erlaçin parkının olduğu yerde DDY görevlisinin eviydi (lojman). Parkın olduğu yer tamamen tek katlı bahçeli evlerdi. Hatta sivri uç köşe bile özel mülk olup bir şahsın eviydi, onun ilerisinde çocuk doktoru Haşmet Çetin’in eviydi. Onun yan tarafında yine çocuk doktoru olan Ünal Aka Beyin eviydi. Bu şahıslar bizim çocukluk dönemimizin en popüler doktorlarıydı. Onların bir üst sokağında eski Belediye Başkanı İlhamı Ortekin’in evi vardı, onunda gençliği, çocukluğu bizim mahallede geçti. Diğer bir komşumuz da bizim evin bitişik köşesinde evi olan ve babamdan önceki Mahallemizin Muhtarı (Hasanefendi-Ramazanpaşa) Halil Dönmez vardı. Annesi de onunla birlikte yaşardı evin mülkü annesine aitti, onlar Isparta Uluborlu’dandı. Hemen onun karşı köşede askeri lojman olan Orbay Apartmanı vardı. 1969-1970’lı yıllarda yaptılar. Oraya lojman yapılmadan evvel ki halini de hatırlıyorum. Arka tarafı çamlık bölgesiydi, oralar boş alandı aynı zamanda biz çocukların oyun ve top sahasıydı, her gün kavga, gürültü şamata ile bütün mahallenin çocukları top oynardık.

İlk mürivetimizden bir anı

Şimdiki Kızılay’ın olduğu yerin bitişiği rahmetli Özden abi ve kardeşi Özkanların eviydi, bir tek onların evi vardı orada. Biraz berisinde Aydının ve Cumhuriyet İlkokulunun en eski öğretmenlerinden merhum Ahmet Özdemir’in evi vardı Ahmet Özdemir Hocamız aynı zamanda (Babamdan sonraki eski muhtar Ertuğrul Özdemir’in amcası) Benim, Kardeşim Çetinin ve ortanca ablamın Zehra’nın da öğretmeniydi. Ahmet Hocamızın evinin olduğu yerde eskiden boşluk ve büyük çam ağaçları vardı orası halk arasında çamlık diye anılırdı.

Çamlığın karşısında dispanser (eski verem savaş dispanseri) vardı. Ortası boş alandı o boş arsanın iki ucunda birer ev vardı, alt ucunda Nilüfer ve Hülya ablaların babası eski (Özel) muhasebecilerden Fahri amcanın evi vardı. Cumhuriyet ilkokulunun bitişiğinde Doktor Ahmet Yıldırımın evi vardı kendisi geçenlerde rahmetli oldu, evi ise tescilli bina olduğundan halen duruyor. Ahmet Yıldırımın evinin tam karşısında bir fırın vardı, o zamanlar bakkaldan hiç ekmek alınmazdı. Bakkallarda zaten ekmek satmazdı. Ahmet Yıldırımın ara sokağında ise dede bakkal dediğimiz yaşlı amcamız vardı, yaşlı olduğu için onun adı dede bakkal olarak kalmıştı. Gençlik caddesinin ilerisinde Askerlik şubesine yakın bir yerde Orhan Bakkal vardı, daha sonra Milli piyangoda satıcılığı yaptı.

Eski komşularımızdan Kadayıfçı Lütfü amca vardı, oğlu hala Hasır pazarının girişimde (İş bankasının arkası) torunu ve kızıyla kadayıfçılık yapıyorlar. Eski Bahçe sinemasının (ADÜ Sağlık Yüksek Okulunu olduğu yer) köşesinde yine emekli eski öğretmenlerimizden Ali Rıza Hocanın evi vardı. Diğer köşede ise Özenç ablaların evi vardı, Özenç abla demişken Mahallemizde yaşanmış çok acı ve hazin bir olayı hatırladım. Tüm mahallenin bir olması acıyı birlikte tatması, yaşaması ve üzülmenin ne demek olduğunu, mahallelilerin sıcak komşu ilişkileri ve samimiyetleri hala gözümün önünde. Hazin olayı anlatacağım ama başta İzmir fuarının Aydında nasıl yaşanmışlığını ve verdiği heyecanı anlatıp sonra Özenç ablanın kardeşi ve arkadaşlarının geçirmiş oldukları acı kazalarına geleyim. O yıllarda İzmir fuarı çok meşhur Aydın’dan insanlar günü birlik gidip geliyorlar veyahut bir gece eş dost ziyareti yapıp ya da otellerde kalınıyordu. Bizde ailece fuara çok giderdik, fuar o zamanlar bütün ege bölgesinin eğlence merkezi idi.  Hatırlıyorum rahmetli dedem Sarı Zeybek (Mustafa Sarıefe) adında taksiciyi tutardı, eski taksiler geniş ve rahattılar annem, çocuklar ve dedem başımızda olmak üzere 6-7 kişi taksiye rahat sığar ve o şekilde İzmir’e giderdik. Genellikle Aydından İzmir’e giden taksiler Atatürk Lisesinin bahçesine park ederdi. Bazen yakın aileler birlikte 2-3 taksi giderdiler. Hep birlikte fuara girilir, gece bire kadar gezer, eğlenirdik. Lunapark bölümü, hayvanat bahçesi, Gazinolar gezilir ve herkes geldiği taksilerle geri dönerdi.

Bir akrabanın düğün cemiyetinden bir anı

Üstteki fotoğrafta ailemiz toplu halde masanın bir ucunda annem diğer ucunda babam, babamın yanında ortanca halam Feruha’nın eşi Hasan Alçın yanında halamın kendisi ve diğer halamlarım, ayakta olan genç ise emlakçı Akın abi.

Mahallemizin acı olayına gelecek olursam. 20 Eylül 1975 fuarın son günü Hasanefendi mahallemizin dört genci, abilerimiz, Muazzez Abacı’yı dinlemeye gitmiş bunlardan biri Tornacı Raşit amcanın oğlu ve Özenç ablanın kardeşi Güvenç Başarın (tornacı), Kadayıfçı Lütfü amcanın oğlu Ayçetin Özkunt (Marangoz), Fadıl Turaner eski doğum evinde Memur olarak çalışıyordu. Birde, İstasyon meydanında bulunan Karadeniz Pastanesinin sahibi Behçet Özışık’ın oğlu Cemal Özışık olmak üzere 20-21 yaşlarında dört genç İzmir’den dönerken kaza yapıp rahmetli oldular.

Mahallemiz o zamanlar öyle bir acı yaşadı ki anlatamam. Düşünün aynı sokakta üç babayiğit genç, üç fidan, üç delikanlının cenazesi diğerinin ise iki sokak beride. O gün Hasanefendi mahallesinin yaşadığı en acı bir günü idi. Bütün mahalle yasa büründü, sokak sakinleri bir şeyler yapmak acılarını paylaşmak için koşuşturuyor bir şeyler yapmaya çalışıyorlardı.  O vakitler evler apartman değil de genelde tek katlı bahçeli evler ve temel komşuluk ilişkisi yaşanıyor yanı akrabadan öte çünkü 40 yıl, 50 yıl kapı komşu her gün yüz yüze bakıyorlar ve % 80’i mülk sahibi gelip geçici komşuluk ilişkileri yaşanmıyordu. Komşunun çocuğu diğer koşunun aile bireylerinin ellerinde büyür yetişirdi. Sofralarına müsaadesiz oturur, mutfaktan canı çektiği yiyeceği alıp çıkardı. Komşunun eksik öteberisini komşu çocukları çarşıdan taşırdı. Böyle samimi komşuluk ilişkiler o süreçte Hasanefendi mahallesinde yaşandı ve eski mahalle sakinleri bu komşuluk ilişkilerini bir akraba gibi halen yaşatmaya devam ettiğini biliyorum.                                                                       

İlk Dükkanımızda Babamla birlikte (1971)

Çocukluğumuzun oyunları;

Biz çocukluğumuzda ne yapardık, ne oynardık dersen oyunlarımızın bir bölümünü ileride anlatmıştım. Aklımda kalan bazı oyunları anlatayım. Mesele; Ramazan ayında kırık kiremitler bulurduk, (o zamanlar çok çabuk bulurduk, şimdi ilaç niyetine bir parça bulamazsın.) evler tek katlı ve genellikle çatıları yere yakın olurdu. Kiremitler değiştirilince fazlalıkları yol kenarlarına ya da sokak başlarına bırakırlardı birde oluklu (Hilal biçiminde) kiremitler vardı. Onların fazla kırılmamışlarını toplar içlerine kâğıt doldururduk, kiremitlerden kule yapardık ve Ramazan topunun patlamasına yakın o kulenin içindeki gazeteleri tutuşturur etrafında toplanır, Ramazan topunun atmasını beklerdik. Ramazan topu Askeriyeden (Topyatağından) atılırdı, halende öyle ama o zamanlar evler tek katlı olduğundan topyatağından ateşlenen topun patlama anı alevleri ve dumanını görürdük bununla beraber bütün mahalle çocukları yanan kulemizi yıkar, topun attığını bağırarak söyleyip evlerimize giderdik. Ramazan (iftar) topunun atması akşam ezanının okunması demekti ve akşam ezanı okundu mu sokakta çocuk göremezdin. Şimdi apartmanlar çoğaldı insanlar birbirlerine daha yakın oldu ama komşuluk ilişkileri kalmadı. Kimse kimseye gitmez, sormaz oldu. Evet diğer oyunlarımıza gelecek olursak gündüzleri genellikle yakan topu, mahalle boşluklarında futbolu minyatür kale yapıp oynardık. Ayrıca çelik-çomak, kör ebe ve bilye o zamanın çocuklarının başlıca oyunlarındandı.  

Dokuzlu ailesinin yaşam öyküsünün IV. Bölümü Zeybek Haber Gazetesi'nin Aydın’a İz Bırakanlar köşesinde devam edecektir. Aydın’a İz Bırakan ailelerin yaşam öykülerini okumanız için Zeybek Haber Gazetesi'ni takip ediniz.

Aydınlı Aydınlık günlere olan inancımla, saygılar sunarım.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
ANKET TÜMÜ
ARŞİV ARAMA
E-GAZETE TÜMÜ
PUAN DURUMU TÜMÜ
TAKIMOPuanAV.
1Galatasaray3493+59
2Fenerbahçe3489+58
3Trabzonspor3355+13
4Başakşehir FK3452+7
5Beşiktaş3451+5
6Kasımpaşa3449-3
7Sivasspor3448-4
8Çaykur Rizespor3348-6
9Antalyaspor33450
10Alanyaspor3345-3
11Adana Demirspor3441+2
12Samsunspor3439-7
13MKE Ankaragücü3337-3
14Kayserispor3337-10
15Konyaspor3436-14
16Gaziantep FK3334-13
17Fatih Karagümrük3333-5
18Hatayspor3433-10
19Pendikspor3330-31
20İstanbulspor3316-35
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ